28 Aralık 2008 Pazar

Merkez Bankasına neden inanayım ki? Zaman tutarsızlığı problemi.

Kişinin tercihinde zaman içinde ortaya çıkan değişmeye zaman tutarsızlığı deniyor. Yani iki ayrı zamanda, aynı kişinin aynı konudaki düşüncesinin veya tercihinin aynı olmaması.

Eşiniz, hiç ona evlilik yıldönümünüzde, yemekler yapıp romantik bir masa hazırlayarak sürpriz yapmadığınızdan yakınıyor. Sonra gün geliyor bu masayı hazırlıyorsunuz ama bu sefer de “beni dışarı çıkarmanı umuyordum, evde kös kös oturacağımızı hiç tahmin etmiyordum” deyip suratını asıyor. Kadın normalde eşinin kendisine emek vererek ve uğraşarak bir sofra hazırlamasını çok önemli bulurken, sürprizin olduğu gün belki tamamen içinde bulunduğu moddan (güne has koşullardan) belki de bu konudaki tercihinin kalıcı olarak değişmesinden* dolayı artık bu “çok güzel hareket”i beğenmemesi bir nevi bir zaman tutarsızlığı vakasıdır.

Zaman tutarsızlığı olgusu kişinin diğer kişi(ler) üzerindeki inandırıcılığını azaltır. Gerçi örneğimizdeki durumda kadına kocası genelde dengesiz ya da sağın solun belli olmuyor der ama bu konumuzun tamamen dışında. Adamın gözünde kadının istekleri belirsizleşir. Kadın ilerde bir gün ben şöyle bir şey istiyorum, böyle bir şey istiyorum, evimizi şu renge boyatmak istiyorum vs. dediği zaman adam normalde sırf onu mutlu etmek için tamam sevgilim, öyle olsun diyecekken, acaba gene dengesizliği tutar da duvarları boyatınca gene beğenmez de huysuzlanır mı diye geçirir kafasından.

Bu konuda Gregory Mankiw’in güzel bir örneği vardır, aktarmak istiyorum. Teröristlerle devletin rehine pazarlığı yapması ile ilgili bir örnek. Pek çok ülkede bu konudaki devlet politikası teröristlerle rehine pazarlığı asla yapılmaz şeklindedir. Böyle bir politikanın duyurulmasının sebebi teröristlerin bu işe hiç girmemelerini sağlamaktır; çünkü eğer sonuçta birilerini kaçırıp rehin almaktan herhangi bir şey kazanmayacaklarsa rasyonel teröristler kimseyi kaçırmaz. Yani bir başka deyişle bu politikanın duyurulmasının amacı teröristlerin önce beklentilerini sonra da bu yolla davranışlarını etkilemektir. Eğer kamu otoritesi katı bir şekilde bu politikaya bağlı kalmazsa, politikadan beklenen sonuç pek de oluşmaz. Ancak bu durumda teröristler, bu politikaya rağmen eğer birilerini kaçırırlarsa kamu otoritesinin üstünde bir baskı hissedeceğini ve (günü kurtarmak için) rehinelerin serbest bırakılması konusunda bazı girişimlerde bulunacağını bilirler. Rasyonel teröristlerin bu işe girişmelerini kesin olarak önlemenin tek yolu kamu otoritesinin elinden bu konudaki karar verme esnekliğini almak ve teröristlerle pazarlık yapılmaz kuralını kesinlikle çiğnenemez bir biçimde uygulamaktır. Eğer gerçekten kamu otoritesi ne olursa olsun bu gibi durumlarda inisiyatif alıp pazarlık masasına oturamazsa, teröristler de rehine kaçırmanın getirisinin sıfır olduğunu belleyecekler ve bu işlere hiç girmeyeceklerdir.

Zamandan zamana, durumdan duruma düşünceler, öncelikler, tercihler değişmezse kamunun inandırıcılığı ve dolayısıyla beklentileri etkileme gücü maksimum düzeye çıkar.

Zaman tutarsızlığı problemi ekonomide genelde para politikasını uygulanmasında söz konusudur. Günümüzde para politikasının ekonomiyi etkileme kanallarından belki de en önemlisi beklenti kanalıdır. Merkez bankası bir hedef belirleyip o hedefe uygun olarak para politikası araçlarını kullanır. Eğer merkez bankası hedefe sürekli olarak ulaşamıyorsa veya hedefe ulaşmak için uygulaması gereken para politikasına uygun olmayan işlemler yapıyorsa halkın gözünde inandırıcılığı ve bu nedenle de beklentileri etkileme gücü azalır. Beklentileri etkileyemediğinde bir hedefe varabilmek için harcadığı çabanın maliyeti daha artar**.

Bugünlerde dünya ülkelerinin büyük çoğunluğunda merkez bankaları monetarist ekolün etkisi altında. Para politikasının ekonomik büyümeyi, tam istihdamı sürekli olarak sağlayamayacağı, parasal genişlemenin uzun vadede tek etkisinin artan fiyatlar olacağı düşünülüyor (bkz. Beklentileri İçeren Philips Eğrisi Analizi). Bu nedenle de merkez bankaları sadece enflasyonla mücadeleyi temel amaç olarak alıyorlar. Enflasyon kontrol altına alındığında ve düşük seviyelerde istikrara kavuşturulduğunda belirsizlikler ve risklerin ortadan kalkacağı, finansal piyasaların daha sağlıklı işleyeceği, bunun da büyüme ve tam istihdamı kalıcı bir biçimde destekleyeceği düşünülüyor.

Özellikle enflasyon hedeflemesi rejimi uygulayan Türkiye gibi ülkelerde beklenti yönetimi bir merkez bankasının en önemli para politikası uygulamasıdır. Eğer merkez bankası enflasyonu kontrol altına alacağını vaat ediyorsa kamuoyuna bu hedefine nasıl ulaşacağını da açıklar. Bu açıklama kamuoyunca inandırıcı bulunursa beklentileri etkilemeyi başarır.

Fiyat istikrarını hedefleyen banka herhangi bir nedenle sonradan ekonomik büyümeyi ya da tam istihdamı desteklemek üzere para politikasını gevşetirse kendisine inananları bir nevi kandırmış olur. Bu tam anlamıyla bir zaman tutarsızlığı durumudur. Merkez bankasının enflasyona izin vermeyeceğini düşünerek her türlü faaliyetini ona göre ayarlamış olanlar aldatılmış olurlar. Bu politika sonucunda doğal olarak enflasyon hedefinden sapma da görüldüğü anda para otoritesinin inandırıcılığı ciddi zarar görür. Gelecek dönemlerde beklentileri etkileme gücü azalır.

Şu an TCMB’nin ekonomik beklentileri yönlendirme gücünde hem başarısız enflasyon sonuçları, hem fiyat istikrarının iyiden iyiye ikinci plana atılması, hem de kredi kanallarında ortaya çıkan tıkanmalar nedeniyle bariz bir zayıflama var. Bugün Türkiye’de kimse beni seneye %6,5’lik enflasyon hedefinin tutacağına inandıramaz. Kredibilite çok zor elde edilen ama çok kolay kaybedilen bir şey.

Bu konuya devam edeceğim.

MD



* Kadının tercihinin kalıcı olarak değişmesi: Emekmiş, düşünceymiş bunlara önem vermeyip, gösteriş, eğlence vb. gibi şeylerin artık o kadın için öneminin artması; somut şeylerin soyut duygu ve düşüncelere baskın gelmesi; kadının fayda fonksiyonundaki katsayıların değişmesi gibi nedenlerle olabilir.

** Hedefi tutturmanın maliyeti: Kısa vadede enflasyonla istihdam arasında bir seçim yapmak gerekir, enflasyonu düşürmek için işsizliğin artmasına ve iktisadi faaliyetlerin azalmasına razı olmak gerekir. Ya da işsizlik oranını düşürmek için enflasyonun artmasına göz yummak gerekir. Günümüz merkez bankacılığı anlayışı enflasyonla mücadele olduğundan ilk durumu ele alalım, Merkez Bankası ne kadar inandırıcı ve beklentiler üzerinde etkiliyse o kadar az faiz artırımı ve o kadar az iktisadi faaliyet kaybıyla enflasyonu düşürebilir. İnandırıcılığı olmayan bir merkez bankası ise, söz gelimi, kısa vadeli faiz oranlarını 3 – 4 puan arttırarak anca enflasyonda 1 puanlık düşüş sağlayabilir. Bundan dolayı enflasyonu düşürmenin iktisadi faaliyette büyük miktarda kayıp, işsizlikte önemli miktarda artış, reel faizlerde aşırı yükselme gibi maliyetleri oluşur.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Bütün yazılarınızı okudum. Gerçekten her biri birbirinden faydalı ve öğretici yazılar. Ekonomiyle yeni yeni ilgilenmeye başlayan biri olarak yazılarınızı çok başarılı buldum.

Güzel yazılarınızın devamını diliyorum. Teşekkürler...

X dedi ki...

Rica ederim. Katkılarınızı beklerim