(Not: Niyetim kesnlikle fetva vermek değildir, faizin yanlış anlaşılan bir yönünü ortaya koymak tek amacımdır bu yazıda)
Faiz, sıkça tartışılan ve ne olduğu konusunda tam olarak uzlaşmaya henüz varılamamış bir kavram.
Kimine göre faiz bugünkü tüketimden vazgeçmenin bedelidir (imsak teorisi). Elinizde para var, parayı harcayarak bir şeyler satın alabilir ve her ne aldıysanız onu tüketerek fayda sağlayabilirsiniz. Ama eğer o parayı daha sonra geri almak üzere birine verirseniz, hem o süre içinde satın alma gücünden mahrum kalırsınız, hem hayat belirsiz belki ölürsünüz ve parayı hiç kullanmamış olursunuz, belki parayı verdiğiniz kişiden geri alamazsınız, belki paranın satın alma gücü düşer aynı parayla daha az şey satın alabilirsiniz… Belki parayı işletecek ve o süre içinde daha fazla gelir elde edecektiniz, parayı başkasına kullandırttığınızda bu kardan mahrum kalacaksınız. Bu kadar fedakârlığın elbet bir bedeli olmalıdır.
Kimisi faizden söz ederken, elinde parası olanın zor durumdakine parayı kullandırtmak karşılığında istediği fahiş avantayı kasteder. Yani bir nevi tefecilerin yaptığı zavallıları yolma işlemindeki acımasız bedeli. Şimdilik faizin bu haksız ve acımasız güdülerle uygulanmadığını ve fahiş düzeyde olmadığını, tam olması gereken düzeyde olduğunu düşünelim.
Modern dünyada normal ekonomik rejimlerde faiz denince akla gelmesi gereken şey ekonominin dişlileri arasına dökülen yağ olmalıdır. Faiz yoksa ortada finansal sistem de olmaz. Dişliler zor döner, dönerken aşınır, yıpranır, kırılır, makine bozulur. Bunun getireceği tek şey ekonomide ilkelleşmedir.
Daha önce bankaların olmaması durumunda ekonominin nasıl olacağı konusunda bir şeyler yazmıştım. Faizin olmaması bankaların olmamasını da beraberinde getireceğinden orada bahsettiğim her türlü olumsuzluk bu durumda ortaya çıkacaktır. Yani dolaylı finansman sistemi* otomatik olarak sıfırlanacaktır. Ancak faizin eksikliği, ekonomideki payı zaten çok az olan, doğrudan finansmanı da minimum düzeye indirecektir çünkü kimse gelecekte alacağı 1 lirayı bugün alacağı 1 liraya tercih etmeyecektir. Ancak çok güvenilen, sevilen kişilere olabildiğince az miktarda ve çabuk geri almak üzere borç verilmesi söz konusu olacaktır.
Eğer faiz sayesinde, aklında çok verimli ve yüksek katma değerli iş fikirleri olan kişiler borç alabiliyor ve bu parayı kullanarak iş yapıyor, yatırım yapıyor, dükkan açıyor, fabrika açıyor, iş büyütüyor, istihdam yaratıyor, ülkenin atıl kaynaklarını faaliyete geçiriyor, devlete vergi geliri yaratıyor, ülkenin iktisadi refahına katkıda bulunuyorsa;
Eğer faiz sayesinde, aslında iyi çalışan, iyi işleyen, istihdam yaratan, devlete vergi geliri sağlayan işletmeler rahatlıkla borç bularak çeşitli dönemsel olumsuz koşullardan kaynaklanan geçici nakit sıkıntısı gibi nedenlerle pisi pisine batmak gibi risklerden kurtuluyorsa;
Eğer faiz sayesinde, kişiler acil ihtiyaçları için borçlanarak büyük zararlar görme riskinden korunabiliyorsa, şimdi tüketmenin gelecekte tüketmeyi beklemekten çok daha faydalı olacağı durumlarda kişiler rahatlıkla borçlanabiliyor ve (ömür boyu toplam) faydalarını maksimize edebiliyorlarsa;
Eğer faiz sayesinde, elinde ihtiyacından fazla parası olup bu parayı verimli bir şekilde kullanabilecek yeteneği olmayan kişiler (ya da para miktarının küçüklüğünden dolayı verimli kullanılması mümkün olmayan durumları da düşünebiliriz) bu paralarını güvenle borç verebiliyorsa faizin toplumsal faydayı bozan bir olgu olduğunu söylemek pek mantıklı olmaz.
Kısacası faiz olgusu sayesinde daha çok işyeri açılıyor, daha çok para kazanılıyor, daha çok üretiliyor, daha çok iş bulunuyor ve daha çok tüketiliyor, refah ve yaşam standardı artıyor.
Bu yönüyle faizin, fonların ekonomi genelinde verimsiz alanlardan verimli alanlara akmasını sağlayan çok önemli bir araç olduğu açıktır. Faiz, kendisi belki “anaparaya eklenen maliyet” tanımından yola çıkarsak ekonomiye giren ek bir yüktür, belki çalışmadan kazanılan paradır** ancak ekonomik işleyişin verimliliğini kat kat arttıran bir araç olması ve böylelikle ülkenin toplam iktisadi refahını da kat kat arttırması nedeniyle faydası maliyetinden fazladır.
Düşünüyorum da beyaz yakalı çalışan diye tabir edilen (beyin işçileri) kişilerin faiz kavramından ne farkı var? Faiz ne kadar erdemliyse, etikse, ahlakiyse biz beyaz yakalıların varlığı da en fazla o kadar erdemli, etik ve ahlaki. Bir fabrikada malları üretenler işçilerdir. O fabrikada çalışan mühendis tutup kollarını kullanarak üretim yapmaz. Genellikle masasında oturur, terlemez, ama bilgisayarında yaptığı hesaplarla, dizayn ettiği şeylerle 200 işçinin yapacağı üretimi 100 işçinin yapmasını sağlar. Bu mühendisin maaşı eğer 100 işçi maaşı veya daha üzerinde değilse “hiçbir iş yapmadığı” halde fabrikaya faydası vardır.
Faiz üzerine söylemek istediğim birkaç şey daha var, devam edeceğim.
MD
* Dolaylı finansman sistemi: Fonların, elinde kullanmadığı fazla parası olanlardan karlı/verimli iş yapmak veya (optimal tüketim zamanlamasını yakalamak üzere) tüketmek amacıyla para ihtiyacı olanlara bankalar ve diğer finansal kuruluşlar aracılığıyla güvenli, hızlı ve verimli biçimde akması.
** Çalışmadan kazanılan para: Aslında öyle değildir çünkü bankaya borç verilen para o parayı kullanarak gelir ya da fayda elde edecek olan kişi ya da işletmeye bir nevi sermaye konulmasıdır. Sermaye en az girişim ve emek kadar önemli bir üretim faktörü olduğuna göre ve o sermaye geçmişte kazanılan paraların bugünkü toplamı olduğuna göre faize karşılıksız kazanç demek pek kolay değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder