26 Aralık 2008 Cuma

Dolar bence 2 lira olur!! Denge kur ve satınalma gücü paritesi...

(Not: 3 Aralık 2008'de yazıldı)

Önceki hafta dış ticaret dengesi ile döviz kurları arasındaki ilişkiye ve Marshall – Lerner koşuluna değinmiştim. Maalesef her zaman kurları bahane eden ihracatçı kesimimizin aslında kurları sorun etmemesi gerektiği ve kurlarla ilgileneceğine asıl işine odaklanması gerektiğini belirtmiştim. Aslında yazıyı iyice uzatmamak ve konuyu dağıtmamak için bunun gerekçesini belirtmemiştim, şimdi belirteyim.

Döviz kurları kendi haline bırakılırsa kısa vadede aşırı değerlenebilir, aşırı değer kaybedebilir, olması gerektiği seviyede olabilir ancak uzun vadede mutlaka “denge seviyesi” denen gerçek değeri civarında olacaktır. Döviz kurları kendi haline bırakılmazsa, diğer bazı ekonomik değişkenleri kontrol etmek adına ve hatta bazı kesimlerin istekleri doğrultusunda manipüle edilirse dengeden sapma sürekli hale gelebilir. Örneğin Türkiye’de 2001’den beri başta dolar ve euro olmak üzere döviz kurları olması gereken düzeyin sürekli altındaydı. Böyle durumlarda dahi bir gün artık kur dengesizliğini sürdürebilecek ekonomik koşullar ortadan kalkar ve kurlar gerçek değerlerine doğru gerilmiş bir yaydan serbest kalan ok gibi olması gereken seviyeye fırlar. Geçmişte ülkemizde pek çok devalüasyon yaşandı (2001’den önce sabit kur rejimi uygulandığından dolayı döviz kurunun değeri devletin aldığı idari bir kararla değişebiliyordu), bu devalüasyonlar hep yukarıda anlattığım nedenlerle yapılmıştı.

Sonuçta öyle ya da böyle kurlar gerçek değerleri civarına dönerler, bu süre 3 gün de olabilir, 3 ay da olabilir, 3 yıl da olabilir. Ama bir gün mutlaka kur fırlar. Kurların istikrarlı ve düşük seyretmesine güvenip de döviz cinsinden kısa vadeli borçlanırsanız işiniz şansa kalır, borcunuzun vadesinde henüz kurdaki düzeltme hareketi gerçekleşmemişse çok ballısınız, ucuza hatta nerdeyse bedavaya (Japon yeni ve isviçre frangında faizler inanılmaz düşüktür hele de Türk lirası faizlerine göre) borçlanıp işinizi görmüş olursunuz. Ama uzun vadeli borçlanırsanız (örneğin konut kredisi, proje kredisi ya da uzun vadeli işletme kredisi alırsanız) kurtuluşunuz yok, öyle ya da böyle kredinizin vadesi dolmadan kurdaki düzeltme size vurur, nerdeyse bedavaya getirdiğiniz kredinin borcu birden katlanır... Dua edin de en azından piyango kredinin sonlarında falan vursun. Ama unutmayın kaçışınız yok...

Kurda denge düzeyi hesaplamanın en basit ve geçerli yöntemlerinin başında “satın alma gücü paritesi” yöntemi gelmektedir. Bu yönteme göre döviz kurunun herhangi bir etki altında olmayıp doğal bir düzeyde (yani denge değerinde) olduğu bir tarih referans alınarak kur her iki ülkedeki enflasyon arasındaki fark kadar arttırılarak bugünkü denge değeri hesaplanır. Örneğin USD/YTL kuru 1.20 iken dengedeyse ve o tarihten bu yana Türkiye’de enflasyon %50, ABD’de enflasyon %10 olmuş diyelim. Geçmişteki 1 doların bugünkü 1.10 dolara eşit olduğu ve geçmişteki 1.20 liranın bugünkü 1.80 liraya eşit olduğundan hareketle bugünkü denge kurunun 1.80/1.10 = 1.64 olması gerektiği sonucuna varabiliriz.

Bu yöntemde iki önemli sorun vardır. Bunlardan ilki her iki ülke için enflasyonu tespit eden uygun fiyat endeksinin seçimi, ikincisi ise kurun geçmişte dengede olduğunu varsayacağımız referans tarihin seçimi. İlk sorun nispeten kolaydır çünkü aşağı yukarı her ülkede enflasyon olarak TÜFE kullanılmaktadır. ÜFE’nin hizmet sektörü fiyatlarını dışlaması, GSYH deflatörünün bazı tercih edilmeyen mallara fazla ağırlık vermesi gibi nedenlerle TÜFE enflasyonlarını kullanmak mantıklıdır. Ancak referans tarihin seçimi gerçekten çok önemlidir. Bu tarih öyle bir tarih olmalıdır ki iki ülke ekonomisi de eş anlı olarak anormal bir dönemde olmamalı, kurlara etki eden özel etkiler olmamalı (çok yüksek reel faiz ve çok yoğun sermaye girişi gibi) veya en azından kura etki eden etmenler iki ülkeyi birebir aynı şekilde etkilemelidir. Bu şartları özellikle Türkiye için taşıyan bir yıl bulmanın zorluğundan hareketle bir iki alternatif yöntem önerebilirim.

- Kurların aşırı dalgalanmadığı bir dönemde uygun bir tarih seçmek ve bu tarihe göre denge kuru hesaplamak.

- Enflasyon ve kur grafiklerini yan yana koyup nispeten istikrarlı bir dönem seçmek ve bu dönemin başı, ortası, sonu ile denge kurunun maksimum ve minimum kılan günlere göre denge kurları hesaplayıp bunların ortalamasını almak.

- Bir konjonktür dalgasının trendle kesiştiği bir dönem seçmek ve yukarıda açıkladığım şekilde denge kuru hesaplamak.

Ben Türkiye ve ABD ekonomileri için kur ve enflasyon grafiklerini inceledim, 2001’de dalgalı kur rejimine geçtiğimiz dönem ve sonrasındaki geçiş dönemini de dikkate alarak kendime göre bir denge kuru hesapladım. Ama bu kurdan önce referans seçilen bazı tarihlere göre bugün denge kurunun ne olması gerektiğini söylemek istiyorum.

- Eğer dalgalı kur rejimine geçtiğimiz Şubat 2001’i referans alırsak denge dolar kuru 2.22,

- Mart 2001’i dikkate alırsak 2.75,

- 2001 yılsonunu dikkate alırsak 2.71,

- Örtülü enflasyon hedeflemesine geçilen 2004 yılbaşını dikkate alırsak 1.78,

- Ekonomide 2001’den sonraki ilk ciddi türbülansın yaşandığı Mayıs 2006’yı dikkate alırsak 1.87,

- Şubat 2001 – Haziran 2006 dönemi dikkate alınıp ortalama olarak denge kur hesaplanırsa 2.14 olurdu.

Bana en uygun periyod olarak görünen Ocak 2003 – Aralık 2005 dönemine göre hesaplanan denge kuru ise 1.99 Buna esas teşkil eden hesaplamaya ilişkin verileri de aşağıda veriyorum:

Tarih US CPI* USD/YTL kuru TÜFE* Bugünkü denge kuru
Ocak 2003 106.50 1.65584 311.89 2.38
Haziran 2004 110.80 1.48875 352.83 1.97
Aralık 2005 114.40 1.34571 403.64 1.61
Ortalama 1.99

Demeye çalıştığım şey şu ki; dolar kısa vadede ne olur bilemem ama orta ve uzun vadede 2 YTL’ye doğru hareket etmeli. 2 lira hem psikolojik sınır hem de bilimsel olarak hesaplanan düzey. (Hatta ABD'de bugün itibariyle faizlerin %1 gibi komik derecede düşük düzeyde olduğu ve bundan sonra artık ancak yükseleceği de dikkate alınırsa doların dünya genelinde değerlenmesini beklemek hiç de şaşırtıcı olmaz)

Kurun denge düzeyine ilerlemesini ancak arz talep koşullarına yapılan müdahale engelleyebilir.Bunun için de ya ülkemize yabancı sermaye/sıcak para girişi olmalı ya da TCMB elindeki rezervleri kullanarak piyasadaki dolar miktarını bollaştırmalı. Tabi sermaye girişi durduğunda ya da TCMB piyasaya dolar vermeyi kestiğinde dolar da yavaş yavaş dengesine doğru tekrar yükselmeye başlayacak. Bu aralar hatta en az bir 2 yıl falan yabancı sermayenin pek de ülkemize gelmek için can atmayacağını düşünürsek TCMB'nin 2 yıl kadar sürekli piyasaya dolar vermesi halinde dolar 2 liraya çıkmaz.

Küçük bir bilgi daha vereyim, TCMB'nn toplam uluslararası rezervleri 70 milyar dolar ve Türkiyenin önümüzdeki iki yıl için cari açık beklentisi aşağı yukarı 50'şer milyar dolar civarında. Yani TCMB bir sene döviz açığını finanse etse ikinci sene iflahı kesilir.

Nerdeyse unutuyordum, tabi bir de üçüncü yol var o da IMF'den alınacak bir borç. Ama mevcut durumda Türkiye'nin normal olarak IMF'den alabileceği borç tutarı 8.75 milyar dolar** ve bu da doların 2 liraya gidişini kalıcı olarak engelleyebilecek gibi görünmüyor. Ben öyle ya da böyle doların 2 lirayı göreceğini ve dahası TCMB'nin boşuna rezervlerini eritmek yerine dalgalı kur rejiminin gereğini yapıp müdahaleyi sınırlı tutması taraftarıyım. Hatta müdahalelerin aşamalı olarak kurun gerçek seviyesine gelmesine yönelik yapılması en uygunu olur. Böylece ekonomide şok etkisi yaratılmamış olur ve kişiler ve şirketler de hazırlıksız yakalanmamış olur. Örneğin 1 sene içinde aşamalı olarak kuru gerçek değerine taşımak ve bu dönemde halkı sürekli olarak uyarıp döviz cinsinden borçlanmalarını engellemek ekonomi yöneticilerimize verebileceğim naçizane tavsiyemdir...

MD

* Her iki fiyat endeksi için de baz dönem Aralık 1999’dur.

** Daha detaylı bilgi için Mahfi Eğilmez üstadın "IMF’den 40 milyar dolar" başlıklı yazısının linki:
http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=YazarYazisi&ArticleID=909659&Yazar=%20&Date=02.12.2008&PAGE=

Hiç yorum yok: