Borsa üzerine yazdığım bu son yazımda Türkiye’deki şu anki durumla ilgili bir iki şey söylemek istiyorum.
Bir krizden çıktık, hatta daha çıkmadık ama son demlerini yaşıyoruz.. İMKB’den geçen yıl çıkan yabancılar yeniden Türk borsasına gelip hisse senetleri aldılar ve tekrar çoğunluğu ele geçirdiler. Hem para politikası hem de maliye politikasını sonuna kadar kullandık, faizleri %10’un altına düşürdük, devlet bütçesinde geçen senenin 6 katından fazla açık verdik.
Krizden dolayı yavaşlayan ekonomik aktivitenin sonucunda enflasyon bir hayli düştü ve bu da Merkez Bankası’na faiz oranlarını düşürebilmek için yeterince alan bıraktı. Merkez Bankası da zaten enflasyonda yükselme eğilimi yok diye dikkatini durgunlukla mücadeleye verdi ve pompaladı parayı, indirdikçe indirdi faizleri. Gerçi bu ekonomideki durgunluğa çok da çare olmadı parasal aktarım kanalları zayıfladığından ama yine de borsaya yeterince itici güç oldu bu faiz indirimleri. Borsamız dibe çöktükten sonra baya bi süredir yükselişte, 2 yıl önceki seviyeleri yakaladı neredeyse. Peki bundan sonra ne olur?
Ekonomik krizden çıktığımız şu günlerde ekonomik faaliyetlerin yeniden canlanmaya başladığını görüyoruz. Buna ayrıca Merkez Bankası politika faiz oranlarındaki indirimlere yavaş yavaş bankaların da kredi faiz oranlarını indirerek tepki vermeleri de eşlik ettiğinde inceden enflasyonist sürecin yeniden başlayacağını düşünüyorum. Bu nedenle Merkez Bankası da enflasynla mücadele için yeniden faizleri arttırmaya başlayabilir. Malumunuz son aylarda maliye politikasını da dibine kadar kullandık ve bütçe açığımızı bir hayli büyüttük. Bütçe açıklarının artmasının sonucu da devletin borçlanma ihtiyacının artması olacaktır. Hazine daha fazla borç talep ettikçe tahvil ve bono faizleri gelecekte yükselecektir. Bu da zaten Merkez Bankası’nın faiz artırımlarını destekleyen bir başka olgu olacaktır.
Bu iki şey bile gelecekte faizlerin yükseleceğinin çok bariz bir göstergesi ki bir de şu an ihraç edilen tahvil ve bonoların faiz oranlarına bakarsak da bu düşüncemizi teyit edebiliriz. Nasıl mı?
Eğer şu an borsada alınıp satılan devlet tahvili ve bonolarının listesini alır ve bunların vadelerine kalan gün sayılarıyla vadelerinde satılmaları halinde elde edilecek getiri oranlarını karşılaştırırsanız (tüm bu tahviller TC Hazinesi tarafından çıkarıldıklarından kaliteleri arasında fark yoktur yani eş değer ürünlerdir, karşılaştırılmaları uygundur) vade uzadıkça getiri oranının da arttığını görürsünüz. Bu şu an için Türkiye’de uzun vadeli faiz oranları kısa vadeli faiz oranlarından yüksek olduğu anlamına gelir. Bu da gelecekte kısa vadeli faiz oranlarının şu anki kısa vadeli faiz oranlarından daha yüksek olmasının beklendiği anlamına gelir (bkz. pozitif yönlü getiri eğrisi****). Yani kısacası benim beklediğim şeyi piyasalar da aynen bekliyor.
Faiz oranları yükseldikçe hisse senedi fiyatlarının da düşmesi kaçınılmaz olacak.
Zaten fiyatların belli bir denge etrafında dalgalandığını da dikkate alırsak şu anda borsanın olması gereken denge seviyesinden yüksek olduğu ve sıra dışı bir şey olmazsa yükselmesinin çok da fazla devam etmemesi gerektiği anlaşılabilir*****. Çünkü, bir ekonomik krizden çıktık, bu kriz boyunca firmalar çok kan kaybetti ve mali yapıları zayıfladı, böylelikle de borsadaki olması gereken gerçek değer geriledi. Buna rağmen özellikle para politikalarının etkisiyle borsa 20,000’lerden tekrar yukarı tırmanarak kriz öncesi seviyelere geldi. Demek ki bu artış gereğinden fazla.
Bu arada borsanın aylardır yükselişte olması çok insanın dikkatini çekti ve bilen bilmeyen herkes bugünlerde borsaya girmeye başladı. Dikkatinize…
Sözün özü, borsa yükseliyor diye hep yükselecek sanmayın, düşüşünün eli kulağındadır her an başlayabilir, bir de gözünüzü seveyim büyük rakiplerinizden 5-0 geride başlayacağınız maça çıkmadan önce bir daha düşünün.
Borsayı öğrenmek isteyen ya da borsada yatırım yapmak isteyen arkadaşlara naçizane düşüncelerimi aktarmaya çalıştım. Okuduğunuz için teşekkür ederim.
MD
**** Getiri eğrisi (yield curve) konusunda bir yazı yazmayı düşünüyorum ilerde.
***** Ben artık yükselmemesi gerek desem de ekonomide malesef olması gereken şeylerin olmamasını sağlayan pek çok müdahale ve dengesizlikler söz konusu olabiliyor. Bu nedenle eğer bu dediğim şey olmazsa emin olun ki normalin dışında ekstra bir şey gerçekleşmiştir.
11 Eylül 2009 Cuma
Sonuç ne, oynayalım mı şimdi? - Borsa üzerine (7)
Para kazanmak öyle kolay mı? Siz çakalsanız daha çakalları da var.. - Borsa üzerine (6)
Şu ana kadar yeterince borsayı tanıttım. Ama işin, bilmenizi istediğim başka bir yönü var.
Yazımın önceki bölümlerinde gördük ki hisse senetlerinin değeri hem arz ve talebe, hem de ekonominin performansı ile beklentilere bağlı. Bu yapısından dolayı bazı zamanlar hisse senetleri hızla yükselebiliyor, hızla düşebiliyor, bazen hafif bazen de çok güçlü biçimde dalgalanabiliyor.
İşte bu şartlar altında borsada alım satım yaparak kar etmek için sürekli piyasayı izlemek, analiz etmek, tüm haberleri ve bilgileri değerlendirmek, firmaları ve sektörleri yakından takip etmek gerek. Diğer türlü maça 1-0 hatta 5-0 yenik başlıyorsunuz. Bunu yapabilmek için çok zeki ve becerikli olmanızın yanında işi gücü her şeyi bırakıp borsayla uğraşıyor olmanız gerekli diye düşünüyorum. Oysa bir de rakiplerinize bakın, yatırım şirketleri, portföy yönetim şirketleri, aracı kurumlar, bankalar, yatırım fonları vs. bir yanda, çok büyük yatırımcılar diğer yanda.
Finansal şirketler zaten temel amacı bu işi yapmak olan şirketler ve bunların çok sayıda profesyonel uzmandan oluşan birer yatırım ekibi, piyasaları izleyen sistemleri, yazılımları, modelleri var. Büyük yatırımcılar da keza öyle, sırf bu iş için çalışan bir yığın uzmanları var ve her biri ayrı bir şeyi takip ediyor, sabah akşam borsanın nabzını tutuyor. Ortadaki haksız rekabete bakar mısınız? Adamlar fezaya gidiyor, sizse ateş olsanız cürmünüz kadar yer yakarsınız. Bu aklınızda olsun. Siz çakalsanız sizden çok daha çakalları var yani :D Diyeceksiniz ki ben de tutup bir portföy yöneticisine emanet ederim paramı, o değerlendirir. Ona bir şey diyemem. Zaten yatırım fonu falan satın aldığınızda fiilen bunu yapmış oluyorsunuz. Ama tabi o fonu yönetenlere güveneceksiniz, onlar da sanki kendi paralarıymış gibi çaba gösterecekler. Bir de burada yönetim komisyonu ya da yatırım danışmanlığı ücreti ödüyorsunuz bunu da unutmayın.
Küçükseniz, bunlara rağmen yine de kendi başınıza yatırım yapmaya niyetliyseniz en azından ordan buradan gelen tüyolara fazla aldırış etmeyin, çok risk almayın, borsa yükseliyor diye hadi biz de girelim birazcık biz de sebeplenelim yanılgısına kapılmayın bari. Çünkü o tüyoların çoğu hatalıdır, yarısı yalandır hatta amaçlıdır (bkz. Manpülasyon).
Ayrıca borsadaki dalgalanmalarda hiç değişmeyen bir film vardır, borsa düşük seviyelerdeyken akıllı yatırımcılar (işi bu olan finansal kurumlar ve büyük yatırımcılar) hisse senetlerini alırlar, sonra borsa yükselmeye başlar. Borsa yükselirken bu durum küçük enayilerin de dikkatini çeker. Borsa yeterince bi süre yükseldikten sonra enayiler aynen şu mantıkla borsaya girip hisse senedi almaya başlarlar:
“Borsa ne zamandır yükseliyor son bilmem kaç gündür/haftadır/aydır sürekli arttı, kendini ispat etti, artık sittin sene yükselir durur.”
Artık enayiler borsaya girmeye başlayınca büyükler için hisse senetlerini satıp kar etme vakti gelmiştir. Borsa zaten yeterince yükselmiştir ve satış sonucunda bir hayli yüksek karlar edeceklerdir. Ayrıca bunlar akıllıdır, bilirler ki borsa öyle sonsuza dek artmaya devam etmeyecek, bir gün elbet tekrar aşağıya gitmeye başlayacak. Bu nedenle de açgözlülüğün, ya daha da artarsa düşüncesinin zararlı olduğunu, uygun zamanda durmanın en iyisi olduğunu. Nitekim bunlar büyükçe miktarlarda hisseyi satınca yükseliş yavaşlar hatta duraklar. O sırada küçüklerden uyanan uyandı, uyanamayana geçmiş olsun. Ama ben söyleyeyim, az önce dediğim açgözlülük nedeniyle küçüklerden hemen hemen kimse hisse senetlerini satmaz. Adamların kendilerine önceden koydukları satış seviyesi hedefi, bir duraklama noktası yok ki. Böyle olunca da açgözlülükten sonsuza kadar borsa yarın ya yükselirse diye diye karlarını arttırmaya çalışırlar. Bir gün işler iyice tersine gidince de paniğe kapılırlar, borsa dibe vururken hisselerini zararına satarlar. Bu düşük seviyelerden zaten tekrar büyükler alımlara başlarlar. Ve aynı film tekrar baştan oynar durur.
İşte insanoğlunun doyumsuz doğası bu işin böyle sürüp gitmesini garanti eder. Küçükler para kaybedecek ki büyükler kazansın. Yani borsanın altında yatan yapı bu.
1920’lerde o zamanların büyük para babası, yatırım devi Bay Rockefeller’la ilgili bir hikaye duydum. Bir gün New York’ta Wall Street’te ayakkabısını boyatıyormuş. Boyacı çocuk adama sormuş, “Bay Rockefeller, işte şu firmanın iyi olduğunu duydum, bu hisse artacakmış, işte faizler bilmemne olacakmış, devlet bu şirkete el koyacakmış, şu şirket, bu şirket… siz ne düşünüyorsunuz hangi hisse senetlerine yatırım yapmak gerekir.” Rockefeller’ın, daha sonra ofisine gider gitmez ilk yaptığı şey borsada neyi var neyi yoksa hepsini paraya çevirmek olmuş. Zaten kısa süre sonra da güm.! ABD’deki büyük borsa çöküşü. Daha sonra o döneme ilişkin anılarını anlatırken “En sıradan halk bile artık bu borsaya girdiyse, işin b.ku çıkmış demektir.” şeklinde durumu özetlemiş. Kendisine katılmamak elde değil.
Yatırım yaparken durma noktalarınız olacak. %3 kazandığım anda yarısını satacağım, %5 kazandığım anda bir çeyreğini daha satacağım vs. aynı şekilde %1 kaybettiğim anda beşte birini satacağım, %5 kaybedersem yarısını daha satacağım gibi. Kuralalrınız olacak. Yoksa açgözlülüğünüz sizi yer bitirir.
MD
Yazımın önceki bölümlerinde gördük ki hisse senetlerinin değeri hem arz ve talebe, hem de ekonominin performansı ile beklentilere bağlı. Bu yapısından dolayı bazı zamanlar hisse senetleri hızla yükselebiliyor, hızla düşebiliyor, bazen hafif bazen de çok güçlü biçimde dalgalanabiliyor.
İşte bu şartlar altında borsada alım satım yaparak kar etmek için sürekli piyasayı izlemek, analiz etmek, tüm haberleri ve bilgileri değerlendirmek, firmaları ve sektörleri yakından takip etmek gerek. Diğer türlü maça 1-0 hatta 5-0 yenik başlıyorsunuz. Bunu yapabilmek için çok zeki ve becerikli olmanızın yanında işi gücü her şeyi bırakıp borsayla uğraşıyor olmanız gerekli diye düşünüyorum. Oysa bir de rakiplerinize bakın, yatırım şirketleri, portföy yönetim şirketleri, aracı kurumlar, bankalar, yatırım fonları vs. bir yanda, çok büyük yatırımcılar diğer yanda.
Finansal şirketler zaten temel amacı bu işi yapmak olan şirketler ve bunların çok sayıda profesyonel uzmandan oluşan birer yatırım ekibi, piyasaları izleyen sistemleri, yazılımları, modelleri var. Büyük yatırımcılar da keza öyle, sırf bu iş için çalışan bir yığın uzmanları var ve her biri ayrı bir şeyi takip ediyor, sabah akşam borsanın nabzını tutuyor. Ortadaki haksız rekabete bakar mısınız? Adamlar fezaya gidiyor, sizse ateş olsanız cürmünüz kadar yer yakarsınız. Bu aklınızda olsun. Siz çakalsanız sizden çok daha çakalları var yani :D Diyeceksiniz ki ben de tutup bir portföy yöneticisine emanet ederim paramı, o değerlendirir. Ona bir şey diyemem. Zaten yatırım fonu falan satın aldığınızda fiilen bunu yapmış oluyorsunuz. Ama tabi o fonu yönetenlere güveneceksiniz, onlar da sanki kendi paralarıymış gibi çaba gösterecekler. Bir de burada yönetim komisyonu ya da yatırım danışmanlığı ücreti ödüyorsunuz bunu da unutmayın.
Küçükseniz, bunlara rağmen yine de kendi başınıza yatırım yapmaya niyetliyseniz en azından ordan buradan gelen tüyolara fazla aldırış etmeyin, çok risk almayın, borsa yükseliyor diye hadi biz de girelim birazcık biz de sebeplenelim yanılgısına kapılmayın bari. Çünkü o tüyoların çoğu hatalıdır, yarısı yalandır hatta amaçlıdır (bkz. Manpülasyon).
Ayrıca borsadaki dalgalanmalarda hiç değişmeyen bir film vardır, borsa düşük seviyelerdeyken akıllı yatırımcılar (işi bu olan finansal kurumlar ve büyük yatırımcılar) hisse senetlerini alırlar, sonra borsa yükselmeye başlar. Borsa yükselirken bu durum küçük enayilerin de dikkatini çeker. Borsa yeterince bi süre yükseldikten sonra enayiler aynen şu mantıkla borsaya girip hisse senedi almaya başlarlar:
“Borsa ne zamandır yükseliyor son bilmem kaç gündür/haftadır/aydır sürekli arttı, kendini ispat etti, artık sittin sene yükselir durur.”
Artık enayiler borsaya girmeye başlayınca büyükler için hisse senetlerini satıp kar etme vakti gelmiştir. Borsa zaten yeterince yükselmiştir ve satış sonucunda bir hayli yüksek karlar edeceklerdir. Ayrıca bunlar akıllıdır, bilirler ki borsa öyle sonsuza dek artmaya devam etmeyecek, bir gün elbet tekrar aşağıya gitmeye başlayacak. Bu nedenle de açgözlülüğün, ya daha da artarsa düşüncesinin zararlı olduğunu, uygun zamanda durmanın en iyisi olduğunu. Nitekim bunlar büyükçe miktarlarda hisseyi satınca yükseliş yavaşlar hatta duraklar. O sırada küçüklerden uyanan uyandı, uyanamayana geçmiş olsun. Ama ben söyleyeyim, az önce dediğim açgözlülük nedeniyle küçüklerden hemen hemen kimse hisse senetlerini satmaz. Adamların kendilerine önceden koydukları satış seviyesi hedefi, bir duraklama noktası yok ki. Böyle olunca da açgözlülükten sonsuza kadar borsa yarın ya yükselirse diye diye karlarını arttırmaya çalışırlar. Bir gün işler iyice tersine gidince de paniğe kapılırlar, borsa dibe vururken hisselerini zararına satarlar. Bu düşük seviyelerden zaten tekrar büyükler alımlara başlarlar. Ve aynı film tekrar baştan oynar durur.
İşte insanoğlunun doyumsuz doğası bu işin böyle sürüp gitmesini garanti eder. Küçükler para kaybedecek ki büyükler kazansın. Yani borsanın altında yatan yapı bu.
1920’lerde o zamanların büyük para babası, yatırım devi Bay Rockefeller’la ilgili bir hikaye duydum. Bir gün New York’ta Wall Street’te ayakkabısını boyatıyormuş. Boyacı çocuk adama sormuş, “Bay Rockefeller, işte şu firmanın iyi olduğunu duydum, bu hisse artacakmış, işte faizler bilmemne olacakmış, devlet bu şirkete el koyacakmış, şu şirket, bu şirket… siz ne düşünüyorsunuz hangi hisse senetlerine yatırım yapmak gerekir.” Rockefeller’ın, daha sonra ofisine gider gitmez ilk yaptığı şey borsada neyi var neyi yoksa hepsini paraya çevirmek olmuş. Zaten kısa süre sonra da güm.! ABD’deki büyük borsa çöküşü. Daha sonra o döneme ilişkin anılarını anlatırken “En sıradan halk bile artık bu borsaya girdiyse, işin b.ku çıkmış demektir.” şeklinde durumu özetlemiş. Kendisine katılmamak elde değil.
Yatırım yaparken durma noktalarınız olacak. %3 kazandığım anda yarısını satacağım, %5 kazandığım anda bir çeyreğini daha satacağım vs. aynı şekilde %1 kaybettiğim anda beşte birini satacağım, %5 kaybedersem yarısını daha satacağım gibi. Kuralalrınız olacak. Yoksa açgözlülüğünüz sizi yer bitirir.
MD
Ekonomide olup bitenlerden banane.. - Borsa üzerine (5)
Şu ana kadar borsa ve hisse senetlerinin temellerini tanıtmaya çalıştım. Şimdi biraz da ekonomi politikalarının borsaya etkilerinden bahsetmek istiyorum çünkü ekonomiye yapılan müdahaleler borsayı ve hisse senedi fiyatlarını doğrudan etkiler.
Örneğin Merkez Bankasının faiz oranlarında indirime gitmesi durumunda gerek kredilerin ucuzlaması, gerekse de halkta meydana gelecek iyimser beklentiler nedeniyle ülkede tüketimin ve yatırımların artması, böylece de milli gelirin artması beklenir. Ekonomik faaliyette ortaya çıkacak bu canlanmanın firmaların karlarını arttırması çok muhtemeldir. Böylelikle hisse senetlerinin gelecekte daha fazla kar dağıtımı söz konusu olur. Ayrıca faiz oranlarında meydana gelen azalmanın gelecekteki kar dağıtımlarının bugünkü değerinin daha da büyümesini sağlayacağı da dikkate alınırsa borsada topluca bir değer artışı meydana gelecektir.
Faiz artırımının da etkisi benzer mekanizmayla borsayı düşürücü olacaktır. Yalnız burada bir şeyi belirtmem gerekiyor. Merkez Bankası faizleri gereğinden fazla indirirse, bu ters tepebilir. Çünkü bu kez,
- Para politikasının inandırıcılığı kaybolacağından parasal aktarım kanalları çalışmaz (sonuç=ekonomik faaliyetler canlanmaz, gelecekteki karlar yükselmez)
- Gelecekte faizlerin aynı şekilde artacağı beklentisi piyasaya hakim olacağından gelecekteki karların bugünkü değeri yükselmez.
Bu durum dikkate alındığında para politikasının ancak faiz indirmek için yeterli boş alan varsa borsa üzerinde beklenen etkileri yaratacağı sonucuna ulaşabiliriz. Eğer Merkez Bankası faizleri gereğinden fazla düşürmüş ve piyasayı paraya boğmuşsa bunun ekonomiye ve borsaya etkileri büyük ihtimalle olumsuz olur.
İkinci olarak maliye politikasının borsaya etkisine bakalım. Örneğin devlet, memur maaşlarını arttırarak, daha fazla ihaleler açarak, firmalara yatırım teşvikleri vererek, alt yapı projeleri yaparak, vergi oranlarında indirimler yaparak kişi ve kurumların harcayabilecekleri geliri arttırırsa gerçekten de ekonomideki toplam harcamalar artar, ekonomik faaliyetler canlanır ve böylelikle milli gelirde bir artış meydana gelir. Bu açıdan harcama arttırıcı maliye politikalarının firmaların gelecekteki beklenen karlarını arttırdığı sonucuna ulaşırız. Ancak bu kez para politikasının aksine faiz oranları düşmez. Bunun birkaç farklı nedeni olabilir. Örneğin;
- Kamunun harcamalarını arttırması ya da vergi gelirlerini azaltmasıyla gerçekleştirdiği bu politika sonucunda devlet bütçesinde büyük açıklar oluşur. Böylece devletin borçlanma ihtiyacı artar. Borç verilebilecek paraların miktarı sabitken bu fonlara talebin artması sonucunda fonların fiyatı (yani borçlanmanın faiz oranı) yükselir.
- Harcamaların artması sonucunda ekonomideki tüm kişi ve firmalar daha fazla para kullanırlar. Ekonomideki para miktarı sabitken ihtiyaç duyulan para miktarı arttıkça paranın fiyatı (yani faiz oranı) yükselir.
Ekonomik faaliyetler canlanırken faiz oranlarının da düşmesi maliye politikasının borsaya birbirine ters olan iki ayrı etki yapması anlamına geliyor. Bu durumda bu iki etkiden hangisi diğerine baskın gelirse borsa ona göre etkilenir. Ekonomik faaliyetlerdeki canlanma çok yüksekken, faizlerde kaydadeğer bir artış olmadıysa hisse senetleri değer kazanır. Faiz oranlarındaki artış daha baskınsa da borsa değer kaybeder.
Müneccim miyiz abi, nerden bilelim hangisi daha baskın diyorsanız bir iki tüyo verebilirim. Eğer maliye politikası uygulanacağı sırada ekonomide milli gelir potansiyel düzeyinden bir hayli düşükse (ekonomi durgunsa), çok fazla atıl kaynak varsa, işsizlik normalden (doğal düzeyinden) yüksekse*** para miktarı ile faiz oranı arasındaki bağlantı kopar. Böylece az önce saydığım etkiler gerçekleşmez, faiz oranı mali politika sonucunda artmaz. Tabi bu durumda canlanmanın etkisi faizin etkisinin üzerinde olacağından borsa olumlu etkilenir. Aksine ekonominin zaten canlı olduğu, pek atıl kaynağın olmadığı bir durumda maliye politikasının sonucu milli gelir artışından ziyade esas olarak faiz oranı artışıdır. Bu halde de borsa maliye politikasından olumsuz etkilenir..
Bunları niye anlattığıma gelince, devletin tüm ekonomiyi etkileyen faiz, vergi, kamu harcaması vs. konularında aldığı ve uyguladığı tüm kararlar ekonomiyi bir bütün olarak etkiler ve eğer borsaya para koyacaksınız bu uygulamaların neye yol açacağını bilmenizde büyük yarar var.
MD
*** Özetle LM eğrisi yatıksa, yani ekonomide Keynesyen koşullar hakimse
Örneğin Merkez Bankasının faiz oranlarında indirime gitmesi durumunda gerek kredilerin ucuzlaması, gerekse de halkta meydana gelecek iyimser beklentiler nedeniyle ülkede tüketimin ve yatırımların artması, böylece de milli gelirin artması beklenir. Ekonomik faaliyette ortaya çıkacak bu canlanmanın firmaların karlarını arttırması çok muhtemeldir. Böylelikle hisse senetlerinin gelecekte daha fazla kar dağıtımı söz konusu olur. Ayrıca faiz oranlarında meydana gelen azalmanın gelecekteki kar dağıtımlarının bugünkü değerinin daha da büyümesini sağlayacağı da dikkate alınırsa borsada topluca bir değer artışı meydana gelecektir.
Faiz artırımının da etkisi benzer mekanizmayla borsayı düşürücü olacaktır. Yalnız burada bir şeyi belirtmem gerekiyor. Merkez Bankası faizleri gereğinden fazla indirirse, bu ters tepebilir. Çünkü bu kez,
- Para politikasının inandırıcılığı kaybolacağından parasal aktarım kanalları çalışmaz (sonuç=ekonomik faaliyetler canlanmaz, gelecekteki karlar yükselmez)
- Gelecekte faizlerin aynı şekilde artacağı beklentisi piyasaya hakim olacağından gelecekteki karların bugünkü değeri yükselmez.
Bu durum dikkate alındığında para politikasının ancak faiz indirmek için yeterli boş alan varsa borsa üzerinde beklenen etkileri yaratacağı sonucuna ulaşabiliriz. Eğer Merkez Bankası faizleri gereğinden fazla düşürmüş ve piyasayı paraya boğmuşsa bunun ekonomiye ve borsaya etkileri büyük ihtimalle olumsuz olur.
İkinci olarak maliye politikasının borsaya etkisine bakalım. Örneğin devlet, memur maaşlarını arttırarak, daha fazla ihaleler açarak, firmalara yatırım teşvikleri vererek, alt yapı projeleri yaparak, vergi oranlarında indirimler yaparak kişi ve kurumların harcayabilecekleri geliri arttırırsa gerçekten de ekonomideki toplam harcamalar artar, ekonomik faaliyetler canlanır ve böylelikle milli gelirde bir artış meydana gelir. Bu açıdan harcama arttırıcı maliye politikalarının firmaların gelecekteki beklenen karlarını arttırdığı sonucuna ulaşırız. Ancak bu kez para politikasının aksine faiz oranları düşmez. Bunun birkaç farklı nedeni olabilir. Örneğin;
- Kamunun harcamalarını arttırması ya da vergi gelirlerini azaltmasıyla gerçekleştirdiği bu politika sonucunda devlet bütçesinde büyük açıklar oluşur. Böylece devletin borçlanma ihtiyacı artar. Borç verilebilecek paraların miktarı sabitken bu fonlara talebin artması sonucunda fonların fiyatı (yani borçlanmanın faiz oranı) yükselir.
- Harcamaların artması sonucunda ekonomideki tüm kişi ve firmalar daha fazla para kullanırlar. Ekonomideki para miktarı sabitken ihtiyaç duyulan para miktarı arttıkça paranın fiyatı (yani faiz oranı) yükselir.
Ekonomik faaliyetler canlanırken faiz oranlarının da düşmesi maliye politikasının borsaya birbirine ters olan iki ayrı etki yapması anlamına geliyor. Bu durumda bu iki etkiden hangisi diğerine baskın gelirse borsa ona göre etkilenir. Ekonomik faaliyetlerdeki canlanma çok yüksekken, faizlerde kaydadeğer bir artış olmadıysa hisse senetleri değer kazanır. Faiz oranlarındaki artış daha baskınsa da borsa değer kaybeder.
Müneccim miyiz abi, nerden bilelim hangisi daha baskın diyorsanız bir iki tüyo verebilirim. Eğer maliye politikası uygulanacağı sırada ekonomide milli gelir potansiyel düzeyinden bir hayli düşükse (ekonomi durgunsa), çok fazla atıl kaynak varsa, işsizlik normalden (doğal düzeyinden) yüksekse*** para miktarı ile faiz oranı arasındaki bağlantı kopar. Böylece az önce saydığım etkiler gerçekleşmez, faiz oranı mali politika sonucunda artmaz. Tabi bu durumda canlanmanın etkisi faizin etkisinin üzerinde olacağından borsa olumlu etkilenir. Aksine ekonominin zaten canlı olduğu, pek atıl kaynağın olmadığı bir durumda maliye politikasının sonucu milli gelir artışından ziyade esas olarak faiz oranı artışıdır. Bu halde de borsa maliye politikasından olumsuz etkilenir..
Bunları niye anlattığıma gelince, devletin tüm ekonomiyi etkileyen faiz, vergi, kamu harcaması vs. konularında aldığı ve uyguladığı tüm kararlar ekonomiyi bir bütün olarak etkiler ve eğer borsaya para koyacaksınız bu uygulamaların neye yol açacağını bilmenizde büyük yarar var.
MD
*** Özetle LM eğrisi yatıksa, yani ekonomide Keynesyen koşullar hakimse
Bu borsa niye habire yükseliyor, düşüyor? Hisse senetlerinin değerinin kaynağı ne? - Borsa üzerine (4)
Bu blogda geçmişte yazdığım yazılarda da belirttiğim gibi fiyatı ya da değeri piyasada belirlenen her şeyin bir gerçek fiyatı vardır bir de o an geçerli olan fiyatı vardır.
O şeyi almak ya da satmak isterseniz bu işlemi o anki fiyatından yapmak durumundasınız. Hisse senedi fiyatları da böyledir. Bir firmanın hak ettiği, gerçekçi fiyatı vardır ancak piyasada işlem gören fiyatı bu değerin altında ya da üstünde olabilir. Burada anahtar nokta anlık fiyatın gerçek fiyat etrafında dalgalanma göstermesidir. Çünkü fiyat uzun vadede gerçek fiyata yaklaşır. Buna göre eğer bir şekilde hisse senedinin gerçek değerini belirleyebilirseniz şu anki fiyatı onla karşılaştırabilirsiniz. Fiyat gerçek değerden düşükse hisse senedini almak daha mantıklıdır, çünkü bu fiyatın zaman içinde gerçek değerine doğru yükselmesini bekleriz. Aksine fiyat gerçek değerin üzerindeyse hisseyi almamanızı hatta elinizde varsa satmanızı tavsiye ederim…
Peki bu gerçek değer dediğimiz şey nasıl belirlenir? Gerçekten zor. Çünkü bu değer asla bilinemeyen ve gözlenemeyen bir şeydir aslında. Biz ancak tahmin ederiz bunu. Hemen tüm finansal varlıkların ve alım satıma konu olan şeylerin değerlemesi üzerine tonla araştırma ve çalışma yapılmıştır. Ama olay nesnel bir şey olmadığından her biri diğerinden farklıdır. Mesela hisse senetleri, firmaların mali verileri incelenerek değerlenebilir. Bu değerlemeye firmanın yönetimi, içinde bulunduğu sektör, ekonominin genel durumuna ilişkin bilgiler de katılarak değerleme daha hassas hale getirilebilir. Ama bu işlemin teknik detaylarına giremeyeceğim. Çünkü bu başlı başına bir çalışma alanı ve uzmanlık gerektiren bir konu. Ben burada sadece hisse senetlerinin gerçek fiyatıyla ilgili genel kabul görmüş bir teoriden bahsedeceğim.
Gordon Modeli adı verilen yaklaşıma göre bir hisse senedinin değeri, en basit şekliyle bu hisse senedinin gelecekte sağlayacağı kar payı gelirlerinin bugünkü değerine eşittir. Bu da en kestirmeden şu anlama geliyor, gelecekte ekonomide, firmada ve sektörde olumlu gelişmeler olacağını düşünüyorsak gelecekte firmanın bolca kar edip kar payı dağıtacağını bekleriz. Bu da hisse senedinin gerçek değerinin artması anlamına geliyor. Ama bu yaklaşımda fiyatı etkileyen bir başka önemli faktör de faiz oranlarının gelecekte ne yönde değişeceği. Eğer faiz oranları (örneğin) yükselirse gelecekte elde edeceğimiz bir paranın bugünkü değeri düşer, bu durumda faiz oranlarında meydana gelecek bir değişme hisse senedinin gerçek değerini ters yönde etkiler. Bu nedenle şu anki faiz oranlarını ve bu faizlerin gelecekte ne yönde değişebileceğini de dikkate almakta fayda var. Örneğin faiz oranlarının gelecekte yükseleceğini bekliyorsanız borsada da düşüş olmasını bekliyorsunuz demektir. Bunu dikkate alın.
Ekonomik faaliyetler ve faiz oranları büyük ölçüde ekonomi politikalarından etkilendikleri için sıradaki yazımda bu konudan bahsedeceğim.
MD
O şeyi almak ya da satmak isterseniz bu işlemi o anki fiyatından yapmak durumundasınız. Hisse senedi fiyatları da böyledir. Bir firmanın hak ettiği, gerçekçi fiyatı vardır ancak piyasada işlem gören fiyatı bu değerin altında ya da üstünde olabilir. Burada anahtar nokta anlık fiyatın gerçek fiyat etrafında dalgalanma göstermesidir. Çünkü fiyat uzun vadede gerçek fiyata yaklaşır. Buna göre eğer bir şekilde hisse senedinin gerçek değerini belirleyebilirseniz şu anki fiyatı onla karşılaştırabilirsiniz. Fiyat gerçek değerden düşükse hisse senedini almak daha mantıklıdır, çünkü bu fiyatın zaman içinde gerçek değerine doğru yükselmesini bekleriz. Aksine fiyat gerçek değerin üzerindeyse hisseyi almamanızı hatta elinizde varsa satmanızı tavsiye ederim…
Peki bu gerçek değer dediğimiz şey nasıl belirlenir? Gerçekten zor. Çünkü bu değer asla bilinemeyen ve gözlenemeyen bir şeydir aslında. Biz ancak tahmin ederiz bunu. Hemen tüm finansal varlıkların ve alım satıma konu olan şeylerin değerlemesi üzerine tonla araştırma ve çalışma yapılmıştır. Ama olay nesnel bir şey olmadığından her biri diğerinden farklıdır. Mesela hisse senetleri, firmaların mali verileri incelenerek değerlenebilir. Bu değerlemeye firmanın yönetimi, içinde bulunduğu sektör, ekonominin genel durumuna ilişkin bilgiler de katılarak değerleme daha hassas hale getirilebilir. Ama bu işlemin teknik detaylarına giremeyeceğim. Çünkü bu başlı başına bir çalışma alanı ve uzmanlık gerektiren bir konu. Ben burada sadece hisse senetlerinin gerçek fiyatıyla ilgili genel kabul görmüş bir teoriden bahsedeceğim.
Gordon Modeli adı verilen yaklaşıma göre bir hisse senedinin değeri, en basit şekliyle bu hisse senedinin gelecekte sağlayacağı kar payı gelirlerinin bugünkü değerine eşittir. Bu da en kestirmeden şu anlama geliyor, gelecekte ekonomide, firmada ve sektörde olumlu gelişmeler olacağını düşünüyorsak gelecekte firmanın bolca kar edip kar payı dağıtacağını bekleriz. Bu da hisse senedinin gerçek değerinin artması anlamına geliyor. Ama bu yaklaşımda fiyatı etkileyen bir başka önemli faktör de faiz oranlarının gelecekte ne yönde değişeceği. Eğer faiz oranları (örneğin) yükselirse gelecekte elde edeceğimiz bir paranın bugünkü değeri düşer, bu durumda faiz oranlarında meydana gelecek bir değişme hisse senedinin gerçek değerini ters yönde etkiler. Bu nedenle şu anki faiz oranlarını ve bu faizlerin gelecekte ne yönde değişebileceğini de dikkate almakta fayda var. Örneğin faiz oranlarının gelecekte yükseleceğini bekliyorsanız borsada da düşüş olmasını bekliyorsunuz demektir. Bunu dikkate alın.
Ekonomik faaliyetler ve faiz oranları büyük ölçüde ekonomi politikalarından etkilendikleri için sıradaki yazımda bu konudan bahsedeceğim.
MD
Borsada oynayacam da ne kazanacam hacı? - Borsa üzerine (3)
Bir hisse senediniz varsa bundan birkaç farklı çeşit gelir elde edebilirsiniz;
- Hisse senedinin sattığınız zamanki fiyatı aldığınız fiyattan yüksekse değer artış kazancı ya da sermaye kazancı elde etmiş olursunuz,
- Şirketler her sene yıllık net karlarından (kar ederlerse) bir miktarını hissedarlarına dağıtır. Bir firmanın hisse senetlerinin %1’i size ait diyelim, firma 500,000 TL net kar elde etti ve bunun %30’unu (150,000 TL) dağıtmaya karar verdi, sizin payınıza düşen %1x150,000 TL=1,500 TL, afiyet olsun.
- Hisse senetlerine sahip olduğunuz firma (mesela tüm hisselerin %1’ine sahipsiniz) sermayesini mesela 200,000 TL arttırmaya karar verdi diyelim. Bunun için de yeni hisse senetleri çıkaracak. Her bir hisse senedinin üzerinde 1 TL yazıyor ama borsada bu hisse senedi 7 liradan işlem görüyorsa, sizin var olan payınızdan dolayı yeni çıkan hisse senetlerinin de %1’ini alma hakkınız var. 200,000 TL’nin %1’i 2,000 TL. Yani eğer 2,000 TL öderseniz 1 hisse senedinin üzerinde 1 TL yazdığına göre 2,000 tane yeni hisse senedi alabilirsiniz. Tabi bu senetleri de hemen gidip borsada tanesi 7 liradan satıp 14,000 lirayı cebe atabilirsiniz. 12,000 lira net karınız. Afiyet olsun.
Bu gelirlerden özellikle değer artış kazancı ve kar payı kazancı daha standart gelirler iken en son anlattığım olay (rüçhan hakkı deniyor) biraz daha az rastlanan gelirler.
Eğer hisse senedi alırsanız ara sıra kar payı geliri elde edersiniz, belki arada rüçhan hakkından yararlanır ve oradan da para kazanırsınız, ama bunların hepsinde önce hisse senetlerini istediğiniz gibi istediğiniz zaman alıp satarak değer artış kazancı elde edersiniz. Burası önemli, çünkü genelde borsaya para yatıran kişiler en temelde 2 farklı yöntemi izleyerek para kazanmaya çalışıyor.
Bu yöntemlerin ilki bir ya da birkaç hisseyi satın alıp elde tutmak. Elde tutulan dönem içerisinde kar payından falan arada gelir elde etmek ve günün birinde hisse senedini satmak. Bu yöntemde borsayı ya da ekonomiyi, sektörleri ve firmaları sürekli izlemek zorunda değilsiniz. Hatta alın hisse senedini, alış fiyatınızı bir yere not edin ve sonra hisse senedini unutun gitsin. Fazla birikiminizi bankada ya da başka bir yatırım aracından tutmak yerine borsada tutun gitsin yani.
Aradan aylar hatta yıllar geçtikten sonra ihtiyacınız olduğunda ya da borsa çok uygun bir şekilde inanılmaz yükseldiğinde hisseleri satın ve aradaki değer artış kazancı sizin getiriniz olsun.
İkinci yöntem ise alım satım (yani trade). Alım satım yapanların olayı şu; Sürekli ekonomyi, dış dünyayı, politikayı, gündemi, faiz oranlarını, petrol fiyatlarını, döviz kurlarını ve bunun yanında sektörleri, firmaları takip ederek borsa yükselecek mi düşecek mi ya da hangi firmanın hisse senetlerini alayım hangisininkileri satayım bunları tahmin etmek. Sonra da buna göre sürekli alım satım yaparak kar etmek. Dışarıdan bakıldığında ilkine göre çok daha aktif ve kazançlı bir yöntem gibi görünüyor değil mi. Zaten bizim insanımızın “borsada oynamaktan” anladığı şey de bu. Risk almayı seviyorsanız, tüyolarınız sağlamsa, hisleriniz kuvvetliyse, bilginiz iyiyse ve en önemlisi de şanslıysanız bu şekilde işlemler yaparak çok kısa sürede 3-5bin lirayla başlayıp milyoner olabilirsiniz.
Ama bu o kadar kolay değil. Düşünün bir, tek başınıza takip edeceğiniz bir yığın sektör, bir yığın firma, bir yığın ekonomik gösterge var. Ayrıca ülkemizde ve dünyada gerçekleşen olaylara ilişkin haberleri takip edeceksiniz. Öyle iyi bir analizci olacaksınız ki bu bilgilerin her birini çok iyi yorumlayacaksınız. Ayrıca bir de hisleriniz çok kuvvetli olacak.
Nerde Allah aşkına böyle yatırımcılar? Beş on kişi vardır belki. Zaten onlar da birkaç yılda milyonlarca dolar kazanıp sonra o adrenaline alışıp işi tadında bırakamıyorlar ve şak diye bir işlemde yılların birikimini batırıyorlar. Neyse onları geçtim. Bizim saftirik vatandaşımız hiçbir bilgisi olmadan onun bunun tüyosuyla para kazanmaya çalışır. Sonra da bir güzel öpülüp kalır ortada.
Gördüğünüz gibi borsada kazanmak için hisse senetlerinin değerlerini tahmin etmek, bu değerleri nelerin etkilediğini bilmek lazım. Ben de bir sonraki yazımda bunu anlatıyorum işte :)
MD
- Hisse senedinin sattığınız zamanki fiyatı aldığınız fiyattan yüksekse değer artış kazancı ya da sermaye kazancı elde etmiş olursunuz,
- Şirketler her sene yıllık net karlarından (kar ederlerse) bir miktarını hissedarlarına dağıtır. Bir firmanın hisse senetlerinin %1’i size ait diyelim, firma 500,000 TL net kar elde etti ve bunun %30’unu (150,000 TL) dağıtmaya karar verdi, sizin payınıza düşen %1x150,000 TL=1,500 TL, afiyet olsun.
- Hisse senetlerine sahip olduğunuz firma (mesela tüm hisselerin %1’ine sahipsiniz) sermayesini mesela 200,000 TL arttırmaya karar verdi diyelim. Bunun için de yeni hisse senetleri çıkaracak. Her bir hisse senedinin üzerinde 1 TL yazıyor ama borsada bu hisse senedi 7 liradan işlem görüyorsa, sizin var olan payınızdan dolayı yeni çıkan hisse senetlerinin de %1’ini alma hakkınız var. 200,000 TL’nin %1’i 2,000 TL. Yani eğer 2,000 TL öderseniz 1 hisse senedinin üzerinde 1 TL yazdığına göre 2,000 tane yeni hisse senedi alabilirsiniz. Tabi bu senetleri de hemen gidip borsada tanesi 7 liradan satıp 14,000 lirayı cebe atabilirsiniz. 12,000 lira net karınız. Afiyet olsun.
Bu gelirlerden özellikle değer artış kazancı ve kar payı kazancı daha standart gelirler iken en son anlattığım olay (rüçhan hakkı deniyor) biraz daha az rastlanan gelirler.
Eğer hisse senedi alırsanız ara sıra kar payı geliri elde edersiniz, belki arada rüçhan hakkından yararlanır ve oradan da para kazanırsınız, ama bunların hepsinde önce hisse senetlerini istediğiniz gibi istediğiniz zaman alıp satarak değer artış kazancı elde edersiniz. Burası önemli, çünkü genelde borsaya para yatıran kişiler en temelde 2 farklı yöntemi izleyerek para kazanmaya çalışıyor.
Bu yöntemlerin ilki bir ya da birkaç hisseyi satın alıp elde tutmak. Elde tutulan dönem içerisinde kar payından falan arada gelir elde etmek ve günün birinde hisse senedini satmak. Bu yöntemde borsayı ya da ekonomiyi, sektörleri ve firmaları sürekli izlemek zorunda değilsiniz. Hatta alın hisse senedini, alış fiyatınızı bir yere not edin ve sonra hisse senedini unutun gitsin. Fazla birikiminizi bankada ya da başka bir yatırım aracından tutmak yerine borsada tutun gitsin yani.
Aradan aylar hatta yıllar geçtikten sonra ihtiyacınız olduğunda ya da borsa çok uygun bir şekilde inanılmaz yükseldiğinde hisseleri satın ve aradaki değer artış kazancı sizin getiriniz olsun.
İkinci yöntem ise alım satım (yani trade). Alım satım yapanların olayı şu; Sürekli ekonomyi, dış dünyayı, politikayı, gündemi, faiz oranlarını, petrol fiyatlarını, döviz kurlarını ve bunun yanında sektörleri, firmaları takip ederek borsa yükselecek mi düşecek mi ya da hangi firmanın hisse senetlerini alayım hangisininkileri satayım bunları tahmin etmek. Sonra da buna göre sürekli alım satım yaparak kar etmek. Dışarıdan bakıldığında ilkine göre çok daha aktif ve kazançlı bir yöntem gibi görünüyor değil mi. Zaten bizim insanımızın “borsada oynamaktan” anladığı şey de bu. Risk almayı seviyorsanız, tüyolarınız sağlamsa, hisleriniz kuvvetliyse, bilginiz iyiyse ve en önemlisi de şanslıysanız bu şekilde işlemler yaparak çok kısa sürede 3-5bin lirayla başlayıp milyoner olabilirsiniz.
Ama bu o kadar kolay değil. Düşünün bir, tek başınıza takip edeceğiniz bir yığın sektör, bir yığın firma, bir yığın ekonomik gösterge var. Ayrıca ülkemizde ve dünyada gerçekleşen olaylara ilişkin haberleri takip edeceksiniz. Öyle iyi bir analizci olacaksınız ki bu bilgilerin her birini çok iyi yorumlayacaksınız. Ayrıca bir de hisleriniz çok kuvvetli olacak.
Nerde Allah aşkına böyle yatırımcılar? Beş on kişi vardır belki. Zaten onlar da birkaç yılda milyonlarca dolar kazanıp sonra o adrenaline alışıp işi tadında bırakamıyorlar ve şak diye bir işlemde yılların birikimini batırıyorlar. Neyse onları geçtim. Bizim saftirik vatandaşımız hiçbir bilgisi olmadan onun bunun tüyosuyla para kazanmaya çalışır. Sonra da bir güzel öpülüp kalır ortada.
Gördüğünüz gibi borsada kazanmak için hisse senetlerinin değerlerini tahmin etmek, bu değerleri nelerin etkilediğini bilmek lazım. Ben de bir sonraki yazımda bunu anlatıyorum işte :)
MD
Ee nasıl oynanır bu borsada? - Borsa üzerine (2)
Paranızı borsada değerlendirmek mi istiyorsunuz?
Bunu nasıl yapacağınızı biliyor musunuz peki? Anlatalım o zaman...
Mesela borsaya 1,000 TL yatırmak istiyorsunuz,
- Ya gidip bir tane hisse senedi alacaksınız, mesela 1,000 liralık THY ya da 1,000 liralık Doğan Holding hisse senedi,
- Ya kafanıza göre birkaç tane hisse senedi alacaksınız 300 liralık THY, 250 liralık Doğan Holding, 450 liralık Bank Asya,
- Ya da bir yatırım fonuna (A tipi endeks fon en uygunu) örneğin Garanti Yatırım tarafından oluşturulan A tipi endeks fonuna 1,000 lira yatıracaksınız.
Sonra da bekleyeceksiniz fiyatların değişmesini, ama merak etmeyin bunun için en fazla birkaç saniye bekleyeceksiniz**. Çok kısa süre içinde bu hisse senetlerine ait fiyatlar değişecek ve artık 1,000 liraya her ne aldıysanız artık onun değeri 1,000 lira olmayacak. Belki 999.95 lira belki 1,001.00 lira. Daha fazla beklerseniz belki 779.62 lira belki de 1773.00 lira olacak. Yeterince uzun (yıllarca) beklediğinizde 1,000 liralık hisse senedinizin 1 milyon lira olması da muhtemel. Tabi hisse senedini aldığınız firmanın iflas etmesi ve 1,000 liranızın bir bardak suya dönüşme olasılığını da unutmayın.
Tek bir hisse senedi alırsanız o firmada olabilecek her türlü riski de üstlenmiş yani bir anlamda sermayeyi kediye yüklemiş olursunuz. Birkaç hisse senedi alırsanız bu firmalardan bir ya da birkaçında kötü performans hatta iflas olsa da diğer firmalarda da paranız olduğundan aldığınız risk sınırlanır. Olumsuz bir durumdan daha az etkilenirsiniz. Tüm yumurtaları aynı sepete koymadığınız için br sepet delinse bile diğer yumurtalarınız güvende olur. Tabi aksine firmalardan biri bomba performans gösterirken diğerleri normal performans gösterirse de kazancınız sınırlı olur.
Bir yerine birkaç hisse senedine yatırım yapmaya çeşitlendirme diyorlar. Çeşitlendirmenin daha ileri bir hali de A tipi endeks fona yatırım yapmak. A tipi endeks fon dediğimz şey, paranızla sizin yerinize bir finansal kurumun İMKB’de tüm şirketlere, en iyi 100 şirkete, en iyi 30 şirkete ya da belli bir özelliği taşıyan tüm şirketlere ait hisse senetlerini alarak bu portföyü (yani hisse senedi topluluğunu) alıp satması, yönetmesi. Zaten bu endeks fonlar nerdeyse bire bir İMKB endeksi gibi hareket ederler. Bu durumda artık yumurtalarınız iyice güvende. Ama kazancınız da o oranda düşük, bazı hisseler kazandırıp bazı hisseler kaybettirirken. .
Bu arada güvende dememe tamamen de güvenmeyin, aslında sadece bazı sepetlerin delik olması riskine karşı güvende. Yoksa sepetleri topluca devirecek bir deprem olması gibi bir riske karşı güvende değil. Tüm şirketleri toplu halde etkileyen bazı gelişmeler tüm hisse senetlerinin değerinin topluca düşmesine ya da topluca artmasına yol açabilir. Endeks fon aldığınızda belki firmadan firmaya değişen ve firmaların kendi iç yapısından kaynaklanan riskleri bertaraf etmiş oluyorsunuz ama hiçbir şekilde tüm ekonomiyi sistematik olarak etkileyen olaylardan korunmuyorsunuz. Örneğin başbakan ile genelkurmay başkanı kavga eder, eyvah politik istikrarsızlık olacak ülkede korkusuyla herkes hisse senetlerini satmaya başlarsa tüm hisse senetlerinin fiyatları topluca düşebilir. Bu nedenle borsaya yatırım yaptığınızda tüm ülkede olup biten siyasi ve ekonomik gelişmeleri de takip etmenizde fayda var.
Sıradaki yazıda biraz daha borsa kavramını tanıtmaya devam etmeyi ve bir hisse senedi aldığınızda ne tip gelirler elde edebileceğinizi anlatmaya çalışacağım.
MD
** Borsanın temel espirisi bu zaten, alımı satımı yapılan şeylerin fiyatları sürekli olarak değişir.
Bunu nasıl yapacağınızı biliyor musunuz peki? Anlatalım o zaman...
Mesela borsaya 1,000 TL yatırmak istiyorsunuz,
- Ya gidip bir tane hisse senedi alacaksınız, mesela 1,000 liralık THY ya da 1,000 liralık Doğan Holding hisse senedi,
- Ya kafanıza göre birkaç tane hisse senedi alacaksınız 300 liralık THY, 250 liralık Doğan Holding, 450 liralık Bank Asya,
- Ya da bir yatırım fonuna (A tipi endeks fon en uygunu) örneğin Garanti Yatırım tarafından oluşturulan A tipi endeks fonuna 1,000 lira yatıracaksınız.
Sonra da bekleyeceksiniz fiyatların değişmesini, ama merak etmeyin bunun için en fazla birkaç saniye bekleyeceksiniz**. Çok kısa süre içinde bu hisse senetlerine ait fiyatlar değişecek ve artık 1,000 liraya her ne aldıysanız artık onun değeri 1,000 lira olmayacak. Belki 999.95 lira belki 1,001.00 lira. Daha fazla beklerseniz belki 779.62 lira belki de 1773.00 lira olacak. Yeterince uzun (yıllarca) beklediğinizde 1,000 liralık hisse senedinizin 1 milyon lira olması da muhtemel. Tabi hisse senedini aldığınız firmanın iflas etmesi ve 1,000 liranızın bir bardak suya dönüşme olasılığını da unutmayın.
Tek bir hisse senedi alırsanız o firmada olabilecek her türlü riski de üstlenmiş yani bir anlamda sermayeyi kediye yüklemiş olursunuz. Birkaç hisse senedi alırsanız bu firmalardan bir ya da birkaçında kötü performans hatta iflas olsa da diğer firmalarda da paranız olduğundan aldığınız risk sınırlanır. Olumsuz bir durumdan daha az etkilenirsiniz. Tüm yumurtaları aynı sepete koymadığınız için br sepet delinse bile diğer yumurtalarınız güvende olur. Tabi aksine firmalardan biri bomba performans gösterirken diğerleri normal performans gösterirse de kazancınız sınırlı olur.
Bir yerine birkaç hisse senedine yatırım yapmaya çeşitlendirme diyorlar. Çeşitlendirmenin daha ileri bir hali de A tipi endeks fona yatırım yapmak. A tipi endeks fon dediğimz şey, paranızla sizin yerinize bir finansal kurumun İMKB’de tüm şirketlere, en iyi 100 şirkete, en iyi 30 şirkete ya da belli bir özelliği taşıyan tüm şirketlere ait hisse senetlerini alarak bu portföyü (yani hisse senedi topluluğunu) alıp satması, yönetmesi. Zaten bu endeks fonlar nerdeyse bire bir İMKB endeksi gibi hareket ederler. Bu durumda artık yumurtalarınız iyice güvende. Ama kazancınız da o oranda düşük, bazı hisseler kazandırıp bazı hisseler kaybettirirken. .
Bu arada güvende dememe tamamen de güvenmeyin, aslında sadece bazı sepetlerin delik olması riskine karşı güvende. Yoksa sepetleri topluca devirecek bir deprem olması gibi bir riske karşı güvende değil. Tüm şirketleri toplu halde etkileyen bazı gelişmeler tüm hisse senetlerinin değerinin topluca düşmesine ya da topluca artmasına yol açabilir. Endeks fon aldığınızda belki firmadan firmaya değişen ve firmaların kendi iç yapısından kaynaklanan riskleri bertaraf etmiş oluyorsunuz ama hiçbir şekilde tüm ekonomiyi sistematik olarak etkileyen olaylardan korunmuyorsunuz. Örneğin başbakan ile genelkurmay başkanı kavga eder, eyvah politik istikrarsızlık olacak ülkede korkusuyla herkes hisse senetlerini satmaya başlarsa tüm hisse senetlerinin fiyatları topluca düşebilir. Bu nedenle borsaya yatırım yaptığınızda tüm ülkede olup biten siyasi ve ekonomik gelişmeleri de takip etmenizde fayda var.
Sıradaki yazıda biraz daha borsa kavramını tanıtmaya devam etmeyi ve bir hisse senedi aldığınızda ne tip gelirler elde edebileceğinizi anlatmaya çalışacağım.
MD
** Borsanın temel espirisi bu zaten, alımı satımı yapılan şeylerin fiyatları sürekli olarak değişir.
Nedir bu borsa Allah aşkına? - Borsa üzerine (1)
Yazılarıma çok uzun bir süre ara vermiştim. Tembelliğe çok fazla alışmıştım. Zaten belli bir süre yazmayınca artık tekrar yazması hepten zorlaşıyor. Neyse ki birdenbire bir şevk geldi oturdum bilgisayarın başına ve borsa üzerine bir yazı yazmaya karar verdim.
Neyse yazı bitti ama çok uzun olduğundan parçalara bölmeye ve sanki bir yazı dizisiymiş gibi yayınlamaya karar verdim. Yazıların bazı bölümleri ekonomi, finans, borsa gibi konularda zaten bilgisi olan arkadaşları sıkabilir zira bilgisi olmayan arkadaşların da okuyup fikir sahibi olabilmeleri ve büyük resmi her açıdan görebilmeleri için gerekli olduğunu düşündüğüm her türlü temel bilgiyi de vermeye çalıştım. Bilgisi olan arkadaşlar bu açıdan 2 ve 3. yazıyı direkt pas geçebilirler :)
Neyse biz işimize dönelim.
Borsa da son 1 yıldır iyi kazandırdı değil mi… Geçen sene sonlarında İMKB 100 endeksi 21 binlerde geziyordu. 20.11.2008 tarihinde 21,228 ile minimuma ulaşmıştı. En son bugün 44,924’ten kapandı. Aşağı yukarı 10 ayda %112 kazandırdı yani. Yıllık eşdeğeri %154 kar.
Valla sağlam kar.. Bu durum insanların borsaya merakını arttırdı. İlgilenenlere bu konuda naçizane bilgi ve düşüncelerimi aktarmak, yol göstermek istiyorum.
Borsa kavramını hiç bilmeyenler için biraz tanıtmama izin verin, bilenlerin okumasına gerek yok. Borsa (menkul kıymetler borsası) pek çok sayıda firmanın hisse senetlerinin halk tarafından alınıp satıldığı bir yer. Bir hisse senedi alınca o firmaya ortak oluyorsunuz, yönetiminde oy hakkınız oluyor, karından pay alıyorsunuz. Firmanın sahibi oluyorsunuz bir yerde*. Borsa endeksi dediğimiz şey borsada hisse senetleri alınıp satıln (işlem gören ya da kote olan da denir, hepsi aynı şey) firmaların ortalama değerinin belli bir güne göre bugün kaç olduğunu gösteren bir gösterge. Örneğin bizim borsada Ocak 1986’da tüm hisse senetlerini içeren endeksin değeri 1 kabul edilmiş, bugünkü eşdeğeri ise 45bin olmuş. Demek ki 23 senede 45bin kat artmış hisse senetlerinin ortalama değeri. Yani önemli olan endeksin değeri değil dün kaçmış da bugün kaç olmuş, aradaki değişim. Neyse, başta da dediğim gibi borsa son bir yılda sağlam performans göstermiş.
Borsa aslında bir ikinci el piyasası. İkinci el oto piyasası ya da ikinci el cep telefonu piyasası gibi borsa da bir ikinci el hisse senedi piyasası. Firmalar hisse senetlerini çıkarıp piyasaya sürüyorlar, bu (sıfır kilometre) hisse senetlerini alan yatırımcılar karşılık olarak firmalara para ödüyorlar. Bu noktadan sonra artık borsanın rolü başlıyor.
Firmadan aldığı hisse senedini satmak isteyen kişi ikinci el piyasası olan borsaya gidiyor ve ve hisse senedini satıyor. Tabi o an hisse senedinin ederi ne ise o fiyattan. Normal ikinci el piyasalara göre hisse senedi ikinci el piyasasının farkı şu, hisse senedi araba gibi telefon gibi aşınan eskidikçe değeri kybolan bir fiziki eşya değil, yine araba gibi telefon gibi biri diğerinden farklı olan arızalanan bir eşya değil. Bunun yanında hisse senedini satmak için müşteri bulmak borsa sayesinde çok kolay ve maliyetsiz. Kısacası bu gibi nedenlerle bu ikinci el piyasada fiyatlar sıfıra göre düşük değil. Sıfırdan hiçbir farkı yok. Böyle işler bir ikinci el piyasa olması sayesinde hisse senedinin sıfırına olan talep de artıyor tabi, çünkü isteyen daha sonradan hiç zorlanmadan ve değer aşınması olmadan bu malı elden çıkarabilme lüksüne sahip.
Sıradaki yazıda borsada yatırım yapmak için ne yapmanız gerektiğinden bahsedeceğim..
MD
* Tek bir hissesini aldığınız bir firmanın bile genel kuruluna giderseniz üşenmeden, o 1 paya karşılık gelen oyu kullanabilirsiniz firma karar alırken, tabi firmanın muhtemelen 100bin tane hissesi falan olduğundan altı üstü 1 oy ile ne yapabilirsiniz o ayrı mesele..
Neyse yazı bitti ama çok uzun olduğundan parçalara bölmeye ve sanki bir yazı dizisiymiş gibi yayınlamaya karar verdim. Yazıların bazı bölümleri ekonomi, finans, borsa gibi konularda zaten bilgisi olan arkadaşları sıkabilir zira bilgisi olmayan arkadaşların da okuyup fikir sahibi olabilmeleri ve büyük resmi her açıdan görebilmeleri için gerekli olduğunu düşündüğüm her türlü temel bilgiyi de vermeye çalıştım. Bilgisi olan arkadaşlar bu açıdan 2 ve 3. yazıyı direkt pas geçebilirler :)
Neyse biz işimize dönelim.
Borsa da son 1 yıldır iyi kazandırdı değil mi… Geçen sene sonlarında İMKB 100 endeksi 21 binlerde geziyordu. 20.11.2008 tarihinde 21,228 ile minimuma ulaşmıştı. En son bugün 44,924’ten kapandı. Aşağı yukarı 10 ayda %112 kazandırdı yani. Yıllık eşdeğeri %154 kar.
Valla sağlam kar.. Bu durum insanların borsaya merakını arttırdı. İlgilenenlere bu konuda naçizane bilgi ve düşüncelerimi aktarmak, yol göstermek istiyorum.
Borsa kavramını hiç bilmeyenler için biraz tanıtmama izin verin, bilenlerin okumasına gerek yok. Borsa (menkul kıymetler borsası) pek çok sayıda firmanın hisse senetlerinin halk tarafından alınıp satıldığı bir yer. Bir hisse senedi alınca o firmaya ortak oluyorsunuz, yönetiminde oy hakkınız oluyor, karından pay alıyorsunuz. Firmanın sahibi oluyorsunuz bir yerde*. Borsa endeksi dediğimiz şey borsada hisse senetleri alınıp satıln (işlem gören ya da kote olan da denir, hepsi aynı şey) firmaların ortalama değerinin belli bir güne göre bugün kaç olduğunu gösteren bir gösterge. Örneğin bizim borsada Ocak 1986’da tüm hisse senetlerini içeren endeksin değeri 1 kabul edilmiş, bugünkü eşdeğeri ise 45bin olmuş. Demek ki 23 senede 45bin kat artmış hisse senetlerinin ortalama değeri. Yani önemli olan endeksin değeri değil dün kaçmış da bugün kaç olmuş, aradaki değişim. Neyse, başta da dediğim gibi borsa son bir yılda sağlam performans göstermiş.
Borsa aslında bir ikinci el piyasası. İkinci el oto piyasası ya da ikinci el cep telefonu piyasası gibi borsa da bir ikinci el hisse senedi piyasası. Firmalar hisse senetlerini çıkarıp piyasaya sürüyorlar, bu (sıfır kilometre) hisse senetlerini alan yatırımcılar karşılık olarak firmalara para ödüyorlar. Bu noktadan sonra artık borsanın rolü başlıyor.
Firmadan aldığı hisse senedini satmak isteyen kişi ikinci el piyasası olan borsaya gidiyor ve ve hisse senedini satıyor. Tabi o an hisse senedinin ederi ne ise o fiyattan. Normal ikinci el piyasalara göre hisse senedi ikinci el piyasasının farkı şu, hisse senedi araba gibi telefon gibi aşınan eskidikçe değeri kybolan bir fiziki eşya değil, yine araba gibi telefon gibi biri diğerinden farklı olan arızalanan bir eşya değil. Bunun yanında hisse senedini satmak için müşteri bulmak borsa sayesinde çok kolay ve maliyetsiz. Kısacası bu gibi nedenlerle bu ikinci el piyasada fiyatlar sıfıra göre düşük değil. Sıfırdan hiçbir farkı yok. Böyle işler bir ikinci el piyasa olması sayesinde hisse senedinin sıfırına olan talep de artıyor tabi, çünkü isteyen daha sonradan hiç zorlanmadan ve değer aşınması olmadan bu malı elden çıkarabilme lüksüne sahip.
Sıradaki yazıda borsada yatırım yapmak için ne yapmanız gerektiğinden bahsedeceğim..
MD
* Tek bir hissesini aldığınız bir firmanın bile genel kuruluna giderseniz üşenmeden, o 1 paya karşılık gelen oyu kullanabilirsiniz firma karar alırken, tabi firmanın muhtemelen 100bin tane hissesi falan olduğundan altı üstü 1 oy ile ne yapabilirsiniz o ayrı mesele..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)